14 Kasım 2016 Pazartesi

ATA'mızın Yolundayız İstanbul - Ankara (7-8-9-10 Kasım 2016)

"ATA'mızın Yolundayız" temalı İstanbul (Kadıköy) - Ankara (Anıtkabir) bisiklet turuna başlamadan bir gün önce tüm hazırlıklarımı yaptım. Uzun yolda sürekli kullandığım Scott bisikletimden ziyade bu tura Carrero Azimut'la gitmeye karar verdim. Yanlış bir karar olduğunu anlamam uzun sürmedi.






07.11.2016 Pazartesi sabah saat 06:00'da kalkıp basit bir kahvaltı sonrası İDO'nun 07:15 Yalova - Yenikapı seferine yetişmek için 06:30'da evden ayrıldım. İDO iskelesine geldiğimde saat 06:50'ydi.


Hava yağmurlu değildi ama ciddi bir rüzgar vardı. Sefer başlamadan yapılan anonslar yolcuların sabah mahmurluğunu biraz korkuya bırakmıştı. "Sayın yolcularımız Yalova'dan Yenikapı'ya yapılacak 07:15 seferimiz esnasında denizin aşırı dalgalı olacağı bildirilmiştir, korkan ve etkilenen yolcularımızın önlem almalarını önemle rica ederiz"
Gemi hareket ettiğinde normal yolundan değilde adaların Kartal'a bakan tarafından yani kıyıdan devam etmesine rağmen boğazdan geçerken ciddi ciddi içeride ağlayıp bağıran bayanlar oldu.
Beni oldum olası pek etkilemez hatta hoşuma gider dalgalar. Sabahın ilk ışıkları ve dalgalarla yolumuza devam ettik.

Yenikapı'ya geldiğimizde ben hemen Marmaray'a gidip Metro'ya bindim.


Denizin altından Anadolu yakasına Ayrılıkçeşmesi durağına kadar gittim. Bu arada Ayrılıkçeşmesi'nin adını araştırdım. IV. Murad tarafından 17. yüzyıl'da yaptırılan Ayrılıkçeşmesi'nden almaktaymış.
Bu çeşme, Osmanlı Sultanları'nın Anadolu'ya sefere giderken; Hacı kafilelerinin ve Surre alaylarının İstanbul'dan çıkarken kendilerini uğurlayanlarla vedalaşıp ayrıldığı nokta olduğundan bu ismi almış. Ben buradan pedallayarak Kadıköy İskelesinde bulunan Haldun Taner Sahnesi Tiyatrosu arkasında bulunan Atatürk Heykeli'ne geldim.


Etrafı gezinip martılara simit ve köpeklere peynir verdikten sonra otobüsümüz ve kafilemiz gelmişti.
Geçen ay (Ekim) ayında Cyclist Dergisine kapak olan 84 yaşında ki eski Şampiyon Kudret ER büyüğümüz de bizleri uğurlamaya gelenler arasındaydı. Hemen yanına gelip bu anı ölümsüzleştirdim.

Otobüsümüz Kadıköy Belediyesi tarafından gönderilmişti. Bisikletlilere sağladıkları bu imkan ve olanaklardan dolayı kendilerine teşekkür ediyoruz.
Saat 09:30'da Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu'nun katılımı ve bayrak teslim töreniyle yola koyulduk.




Sahil yolunu takiben uğurlamaya gelenlerle birlikte Pendik'e doğru yola çıktık, Göztepe, Pendik ve Kocaeli sınırına kadar gelen pedaldaşlarımızı geride bırakıp Kocaeli çıkışında bizlere öğlen yemeği sponsoru olan Özler Lezz'Et Pazarına geldiğimizde işletme sahibi Nurettin ÖZ ve çocukları bizleri kapıda karşıladı.


Öyle geçiştirme değil gerçek ve samimi bir ilgiyle resmen yemekleri ve lezzetleri yağdırdılar. Bu ilgiden dolayı kendilerine çok teşekkür ediyorum. Artık Kocaeli'ye her yolum düştüğünde mutlaka gideceğim bir yer oldu diye bilirim.
İlginç bir tespit daha yapayım. Erkekler tuvaletinde pisuvarın üzerinde ki bu ince espri bile işletme hakkında bilgi verir sanırım.

Yemek ve dinlenme sonrası yola koyulup Sakarya'ya doğru tekrar yollara koyulduk. Bisikletliler Derneği Başkanı Murat SUYABATMAZ ve Mert ATALAY'ın sürüş hızları ve performansları benim çok çok zorlandığım bir seviyede olduğundan açıkçası yol boyunca oldukça yoruldum.
Şöyle ki, iki kardeşimizde ki bisikletlerin 7 - 8 kiloluk yol bisikleti olması ve performans olarak da benden kat kat üstün olmaları benim gebermem için yeterliydi. Bende ki Carrero Azimut'un ağırlığı bu iki bisikletin toplam ağırlığının üstüne 2 kilo eklenmiş hali. Eeee haliyle oldukça yorucu bir turun ilk gününü Sakarya'ya geldiğimizde tamamladık.



Bisikletliler Derneği Sakarya Temsilcimiz İlhan ŞENGEL sahibi olduğu Şengel Lokantası önünde mola verip İlhan beyin o meşhur sütlaçlarından yedik. Bu atıştırmadan sonra otelimize geçip dinlenmeye başladık.

Murat beyin yeni aldığı ve yanından bir dakika ayırmadığı bisikletiyle odayı paylaştık.



Dinlenmiş, banyo yapmış ve kahvaltıyla mutlu olmuş halde yeni katılan yol arkadaşlarımızı alıp yola koyulduk.

Oldukça tempolu ve akıcı bir kullanımla Gebeş denen yerde küçük bir mola verdik.


Mola sonrası bu tur için özel imal edilmiş sarı renkli reflektörlü yeleklerimizi ve bayraklarımızı ellerimize alıp fotoğraf çekimi sürüşü yaptık.

Daha sonra yola devam ederek Bolu'ya doğru devam ettik. Ben Bolu Dağına doğru artık gruptan oldukça geride kalmaya başlamıştım. Yanlış bisiklet seçimi ve eksik performans canıma okumuştu. Ankara'ya doğru E5 (D-100) yolunu takip ederek gidiyoruz. Önde bölgenin Trafik Polis Ekip otosu arkada bizim takip aracı ortada bisikletliler olarak devam ederken bir kişinin geride kalması anında tehlike yaratıyor. Arka takip aracı en arkada kalanın peşinden gelmek zorunda olduğundan ve ben geride kaldığımdan ön araçla ve ön grupla aramız açılmaya başlıyor, arkadan gelen araçlar bizi sollamak yerine bu kez arka takip aracıyla bisikletlilerin arasına girmek durumunda kalıyor ki bu ölümcül bir tehlike, yada ön grup arkada kalanı beklemek için temposunu düşürüp daha fazla yoruluyor. Kimsenin böyle bir tehlikeye davetiye çıkarmaya veya keyfi sürüşe hakkı olmadığını düşündüğümden artık takip aracına en azından zirve çıkışlarında binmeyi uygun buldum.


Öğlen yemeği için mola verdiğimizde tüm bisikletleri yanyana park ettik işte o zaman benim bisikletin ne olduğu daha çok meydana çıktı.

Yemek sonrası Kaynaşlı'ya doğru yola devam edip

Bolu Dağı öncesi son molamızı verdik.



Ciddi performans gerektiren Bolu Dağı'na vardığımızda bende artık arkadaşlara katılıp Bolu'ya kadar pedalladık.

Bolu'ya vardığımızda otelimize yerleştik.

Otel için çok yorum yapmak niyetinde değilim ancak oldukça ucuz olan bu yeri pek tavsiye etmiyorum. Akşam yemeği için arkadaşlarla tabldot menü veren bir işletmeye gittik ve oldukça temizdi. Tavsiye ederim.

Bolu'ya gelmişken biraz etrafa bakınmak gerekir diye turladım ilginçlikler ya beni bulur, ya ben ilginç görürüm etrafı.

Nasıl Yani :D
Otelimize dönüp erkenden uyudum. Sabah saat 07:30'da kahvaltımızı yapıp yola koyulduk.


Bugün o meşhur Akyarma Geçidi var. Hava oldukça soğuk ve rüzgar fena esiyor. Tüm çaba ve gayretlerime rağmen grupla mesafem zaman zaman açılıyor. O sırada verdiğimiz bir mola bana hayat kaynağı gibi geldi.



Mola sonrası dikkatimi çeken şeylerden biri çevremde yapılan orman katliamının rezil görüntüsüydü.


Yola koyulup tırmanmaya tekrar başladığımızda ben yine araca binmek zorunda kaldım.



Akyarma Geçidine geldiğimizde arkadaşların o inanılmaz mutluluğuna bir demde ben vurayım diye onlara muz, çikolata ve su ikramlarında bulundum. O anı ölümsüzleştirirken hepimiz mutluyduk çünkü artık bende binebilecektim.


Akyarma'dan Kızılcahamam'a kadar geçen mesafede o bölgenin manzaraları ve indi-çıktılarıyla devam ettik.
Yolda oldukça büyük bir kaza atlattık, çift şeritli yolun tek şeride düşürüldüğü yol çalışması alanından geçiyorduk. Sürücüsünün de sarhoş olduğu 5 kafadar Lada Samara marka araçla yol ortasında ki uyarı tabelasına hızla çarpınca önce yanında ki aracın sonra bizlerin üzerine havadan demirler yağmaya başladı. Allahtan kimseye bir şey olmadı ancak araç kaçmayı başardı. Kısa bir paniğin ardından yolumuza devam ettik. Yolda araç sağa çekmiş vaziyette duruyordu ve aracın radyatörü patlamış ve son dablumbazı parçalanmıştı. Bir - iki uyarıyla yanlarından geçtikse de o anda bölgede olan ve olaya tanık olan trafik polisleri ve jandarmaların neden bir işlem yapmadığını anlamadım açıkçası.
Kızılcahamam'a vardığımızda bizlere ev sahipliği yapacak olan Swiss Otele geldik.



Yorgunluk ve mutluluk birlikteydi. Hemen bisikletlerimizi bize gösterilen bagaj alanına koyup, odalarımızdan önce hamama, sonra termal havuzlara girdik. Akşam yemeği saat 19:00'da verilmeye başlamadan bir saat kadar da dinlendim.
Yemeğe çıktığımızda açık büfenin o dayanılmaz hafifliği (yada ağırlığıyla mı demeliyim) kendimizi yemeklere bıraktık. Yemek sonrası bizim Mert'in doğum günü olduğundan sürpriz doğum günü pastası da gelmişti. Haliyle pasta bisikletliydi..



Yemek sonrası oluşan o ağırlığı odamızda kahve içerek bastırıp erkenden yattık. Sabah çok erken saatlerde uyanıp hemen kahvaltıya çıktık.


Ankara'da saat 15:00'de Anıtkabir'de yapılacak olan törene yetişmek için önce Ankara Kentpark'ta Türkiye'nin çeşitli yörelerinden gelen bisikletçilerle buluşup topluca gidilecekti o nedenle son gün sürüşü daha hızlı bir tempoda olacaktı. Kargasekmez Geçidini de unutmamak lazım tabi.
Sabah saat 09:05'de otelin önünde yaptığımız seremoniden sonra yola koyulduk.

Hızlı ve yorucu bir tempoyla Kargasekmezi tırmandı arkadaşlarımız sonrasında kendilerine katıldım.

Ankara Kentpark'a geldiğimizde değerli dostum sevgili Kaya Palancılar abim beni görmeye gelmişti, kendisiyle sohbet edip bu sene gittiği yurtdışı sürüşlerini konuşma fırsatım oldu.


Konvoy halinde Anıtkabire geldiğimizde kababalık inanılmazdı. Mozoleye İstanbul'dan aldığımız bayrağı koymak ve saygı duruşunda bulunmak için oldukça beklemek zorunda kaldık ama bu bekleme hepimizin sevindiği o kalabalığı görme nedeniyle çile değil zevkti.




Görev tamamlandığında aracımız İstanbul'a doğru yola koyuldu ve artık yeni seferlere, yeni yollara ve dostluklara hazırdık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Dalaman - Antalya Bisiklet Turu

Bir Sümer atasözü var "Madem Biliyorsun Neden Öğretmiyorsun ?" tarihte ki ilk yazılı kaynaklar Sümerlerin olduğuna göre daha eskis...