7 Mart 2016 Pazartesi

06.03.2016 İstanbul YeşilAy (Hilal-i Ahdar) Kuruluş Etkinliği

Selam,
Kısa bir aradan sonra yeni bir turla tekrar İstanbul'a merhaba dedik. Bisikletliler Derneği tarafından organize edilen "İyi ki Yeşilay var" sloganıyla 05.03.1920'de kurulan Hilal-i Ahdar (Hilal-i = Hilal ve Ahdar = Yeşil) yani YeşilAy'ın 1 - 7 Mart tarihlerinde yapılan kuruluş kutlamaları çerçevesinde İstanbul'da tarihi yarımadayı kapsayan bisiklet turu düzenlendi.





Yaklaşık bir hafta kadar İDO'dan biletlerimizi gidiş - dönüş olarak aldım. Bisikletlerimize Gökova Bisiklet Festivaline hazırlık olsun aldığımız yeni ürünleri (Bagaj, Km Saati, Gidon Çantası) takarak hazırlıklar başladı. Kış boyunca balkonda asılı duran demir atlarımızın nalları yol istiyor, bizde 06.03.2016 pazar sabahı yola koyulduk...
Sabah saat 07:45 Yalova - Yenikapı seferine yetişmek için saat 06:00'da uyanıp, aperatif bir kahvaltı sonrası yola koyulduk. Cuma - cumartesi yağmurlu geçtiğinden hava sabah buz gibiydi. Doğrusu yağmur yağar mı korkumuzda vardı ama Meteoroloji yağmayacak demişti. İlk fotoğrafımızı Yalova İskelesinde çekildik.


Gemiye binip Yenikapıa'ya doğru hareket ettiğimizde o güzel hava ve martıların dansını da görüntülemek istedik.






Bu arada üzerinde System Of A Down yazan oğluma ait eski tişörtü giymiş olmam nedeniyle aslında biraz rahatsızlık duymuştum ama çokta önemsemedim. Ancak gemide rüzgarlığımı çıkartıp arz-ı endam etmeye başladığımda ki bazı bakışlar beni hemen rahatsız etti. "System of a down" Ermeni ve Türk karşıtı bir grup olsa da (-ki metal müzik içindeki bir grup öyle olmadığını söylüyorlar) sanatla yapılan tüm başkaldırış, asilik ve anarşizme saygı duyuyorum ve destekliyorum.O nedenle bizde desteğimizi söyle sunduk..

Gemimiz Yenikapı'ya yanaştığında çıkış yönünün sağından hareketle Sepetçiler Kasrına doğru yola koyulduk. Yol boyunca kalabalık bisikletli gruplar, tek ve küçük arkadaş grupları aynı yöne pedallıyorduk. Oldukça kalabalık olacağı daha şimdiden belliydi.

 4 km kadar sahilden ve muhteşem İstanbul manzarasında pedallayıp YeşilAy'ın Sepetçiler Kasrı'na vardık. Küçük bir kargaşa ve düzenlemeden sonra deniz manzaralı kahvaltımızı aldık.


















Organize oldukça başarılı ve düşünülmüş. Yılların tecrübesine sahip Bisikletliler Derneği'nin hakkını ve payını vermek lazım. Tekrar tekrar kendilerine teşekkür ediyorum özellikle Halil İbrahim Atalay kardeşime. İnsanüstü bir gayretle çalıştı bizler için... 
Saat 11:00'de hareket vardı ama bizim kahvaltımız erken bittiğinden gruptan önce Gülhane Parkına kaçıp biraz Ceviz Ağacı olmaya karar verdik.











Gülhane'de Ceviz Ağacı olmak diyence hemen aklıma geldi. Ben hiç ortalıkta bir ceviz ağacı göremedim ve gerçekten çooook üzüldüm. Nazım Hikmet'in polisleri gördüğünde üstüne çıkıp saklandığı ve hatta eşinin bile göremediği o asırlık cevizin yerinde yeller esiyordu.

Saat 11:20'gibi grup Gülhane'ye teker bastı ve bizde hemen katıldık. İstanbul'u kısmen bildiğim halde neresinin adı nedir bilmiyorum ama etkinliğin facebook sayfasından öğrendiğim kadarıyla dolaştığımız yerler Gülhane parkı - Sultanahmet - Yenikapı - Samatya - Yedikule Zindanları - Mevlana kapı - Topkapı Tarihi park - Edirnekapı - Balat - Eminönü ve Kasırda dönüş..
Adını bilmediğim ama antik tiyatro tarzında olan bir yerde yine meyve suyu ve kek ikramı yapılıpdı.


İstanbul'da yapılan veya benim katıldığım iki bisiklet festivalinden aşına olduğum bir sıkıntıyı burada dile getireyim. Galata Köprüsü - Eminönü - Sirkeci istikametine giderken araçlarla iç içe gitmek zorundasınız, genelde araç sürücüleri bisikletlileri yok saymayı maharet sayıyorlar. sıkıştırmak, camdan laf atmak, korna ile taciz etmek ve hatta üstüne sürmek gibi tavırlar sergileyen ilk altı ay anne sütünden mahrum kalmış beyinleri gelişim yerine pisliğe dönüşmüş zevatla yüzyüze geliyorsunuz. Bisikletlilere saygılı, insan evladı ve kıymetli kardeşlerimiz olduğunu da belirteyim ama o bölge bana göre Türkiye'nin en büyük mezrası, köy bile olamamış zevata yataklık ediyor.
Biz Kasra geri geldiğimizde bisiklet çekilişi ve yeni ikramlar vardı. Bizde bu ikramlardan payımıza düştüğü kadarını alıp, kasrın içinden geçen eski tren yolunda yedik.
Yine bir eleştiri yapayım.
Hali biz bisikletliler araçlardan saygı bekliyoruz ya, peki biz saygılı mıyız?
Hayır....
YeşilAy öğlen dönüşü için ikram olarak revani ve baklava düşünmüş, 500 kişilik bir organizasyon için kişi başı 2 adet diye hesaplanan tatlılardan ilk sıralardan sonra kimseye kalmadı.
Neden mi?
Benim görüp özellikle fotoğrafını çektiğim ama yayınlamaktan vazgeçtiğim bir vatandaş abartısız söylüyorum tabağına 1 kilo kadar tatlıyı zorla sığdırıp duvarın dibine çekildi. Bir insanın bu kadar tatlıyı yemesi bana göre pek mümkün değil, zaten glikoz komasına girer.
Kısa lafın özü, SAYGI BEKLİYORSAN SAYGILI OLACAKSIN...
Ama nerdeeeeeeeee, 
Turumuzun bitimini takiben tekrar Gülhane'den Ayasofya önüne ve oradan Topkapı sarayına geldik ama İstanbul'un bize sürprizi bitmemişti.




Uzun zamandır Sümer, Asur, Eti çivi yazılarını ve özellikle de Gılgamış'la ilgili bazı şeyleri merak ettiğimden İstanbul Eski Eserler Müzesini gezmeyi çok istiyordum. Müze önünde ki güvenlik bize, 
- Hoooop hemşerim içeri bisikletle giremezsin, dedi.
Tamam, tam karşıda Polis otosu var ve oraya kilitleyelim dedik bu kezde Polis, Çantaları alın, bunda ne var, kıl, yün, tüy diyince (Bu meydanda polisiye olayların olduğunu ve kesinlikle Polis'e bu konuda hak verdiğimi söyleyeyim) bizde bari paralı bir otopark bulup oraya teslim edelim dedik.
Uzatmayayım, biz bir yer bulup bisikletleri güvenceye alıp geri geldiğimizde Topkapı Sarayının girişinde ki güvenlik kırmızı şeridi çekmişti. Bize tekrardan,
- Hooop hemşerim saat 16:00'den sonra giriş yassah, dedi...
Sinir ve gülme arası bir tepkiyle cevap bile vermeden ayrılıp, bisikletlerimizi alıp, yürüyerek evet özellikle yürüyerek Çemberlitaş istikametinden, Laleli'ye doğru ilerledik. Yenikapı'ya vardığımızda, yorgun ama keyifli bir günü geride bırakarak İDO'ya binip Yalova'ya yollandık...

Nice pedallı günler dilerim....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Dalaman - Antalya Bisiklet Turu

Bir Sümer atasözü var "Madem Biliyorsun Neden Öğretmiyorsun ?" tarihte ki ilk yazılı kaynaklar Sümerlerin olduğuna göre daha eskis...