26 Mayıs 2016 Perşembe

10. Gökova Bisiklet Turu (4. Gün Bodrum - Ören)

10. Gökova Bisiklet Turu (4. Gün Bodrum - Ören)


10. Gökova Bisiklet Turu (4. Gün Bodrum - Ören)
Bodrum Zetaş Kampında sabah saat 06:00'da uyandık ve hemen çadırımızı topladık. Kamp için şunu hemen yazabilirim ki, Ak-Tur Kamping alanıyla kesinlikle kıyaslanamaz. Tuvaletler kötüydü. Gece saat 04:00'a kadar uyumak mümkün değildi, inanılmaz bir kakafoni var. Yüksek ses ve birbirine girmiş müzikler uğultuya dönmüş, tüm Bodrum Sahili çınlıyordu. Eğer duyma sorununuz varsa Bodrum size göre olabilir ancak duyu organlarınız normalse uyumanız im-kan-sız.. Turun en kötü gecesiydi.
Ancak bu turun bize en büyük iki katkısı oldu.
1. Yokuş çıkmanın tekniğini öğrendik
2. Çadırı çok dağıtmadan kurup toplamanın prensiplerini kavradık.

Yola çıktığımızda kısa kısa dik çıkışlarla ana yola ulaşıp diğer arkadaşların gelmesini bekledik. Tabi fırsatı değerlendirip etrafı fotoğrafladık ve köpek sevdik..





Kamptan gelen son kafileyle birlikte hareket ederek Bodrum Antik Sur (Tiyatro)'suna doğru yola çıktık. Vardığımızda bisikletlerimizi yolun deniz tarafında bırakarak tiyatroya daldık.




Yol kenarında ilk günden beri bizimle bisiklet süren üç gençle fotoğraf çektirdik. Kim bu yakışıklılar hemen yazayım.
İstanbul'dan Engelsiz Pedal Derneği'ni temsilen gelen gençlerden görme engelli olan evladımız Utku Demiryakan ile makam şoförü Hasan Demirezen (sakallı) ve Sadi Gökay Gadış. Makam Şoförü benzetmesini kendileri yapıyorlar çünkü tandem bisiklette Utku arkada pedal basarken bazen Hasan bazen de Sadi şoförlük yapıyor. Pırlanta misali üç babayiğit. Yaşanan bazı olumsuzluklara rağmen efendiliklerini bozmadan derneklerini temsil ettiler. İki yıl önce çalışmakta olduğum Termal Kaymakamlığında Engellilerle ilgili proje yapmış biri olarak şunu çok iyi biliyorum ki, bazen size çok normal gelen şeyler bir engelli kardeşimize çok çok ağır gelebilirken zıttı da doğru olabiliyor. Onlar yıllarını bu engellerle yaşarken kendileriyle dalga geçebilir hale geliyorlar ancak o söylemlerini başkasının tasdiklemesi incitici olabiliyor. Ayaklarında sorun olan tanıdığım engelli bir kardeşim kendisine "Lastiği Patlak" diyordu ancak başkası söylediğinde kabuğuna çekilip günlerce küstüğü oluyordu.
Utku daha 18 yaşında ve gerçekten utangaç ve narin yapılı bir evladımız. Bundan sonra ki yaşantısında kendisine ve makam şoförlerine saygılarımı sunuyorum. Çooook görüşeceğiz kendileriyle...

Hazır birilerini yazmaya başlamışken Ahmet Coka kardeşimizi de unutmamak lazım.
Genel tanımım "Garip Bir Kişilik" sanat yönetmeniyken dahası iyi kazanıyorken ve tanınıyorken "HadiBenKaçtım" diyerek hayattan elini eteğini çekmeden İstanbul'dan uzaklaşmış dediler. Dediler diyorum çünkü kendisiyle geçmiş konuşacak kadar zamanı ziyan edemedim.
Ahmet Coka'nın kendisini tanımadan blokta yayımladığı çizimlerini tanıdım. Bir tanesi beni gerçekten etkiledi.

Bisiklete binenlerin çok iyi bildiği ama binmeyenlerin pek anlamadığı bir meslek hastalığıdır bu tip güneş yanıkları.

Ne demiş ünlü Veli;
Eskiler alıyorum 
Alıp yıldız yapıyorum 
Musiki ruhun gıdasıdır 
Musikiye bayılıyorum 

Şiir yazıyorum 
Şiir yazıp eskiler alıyorum 
Eskiler verip Musikiler alıyorum. 

Bir de rakı şişesinde balık olsam
Oysa şimdi şişede balık değil içinde gemi olmak var...

Gelenim Coka'ya...
Sanat adamı, ince ruhlu tabi, çizimlerinden dünyayı nasıl gördüğü belli zaten. Kendisini tanımaktan sohbet etmekten çok memnun oldum. Yarın saat 14:30'da evleniyor, bir ömür mutluluk dilerim kendisine ve eşi Hülya Özdemir'e yada Hülya Coka'mı demeliyiz artık...

Bodrum Antik Tiyatrosundan hareket ederek yokuşlar çıkıp yokuşlar inip giderken gözüme bir tabela ilişti. Aman tanrım dedim işte beni en iyi anlatan tabela..

Hem kel hemde Hasan yani beeeeeen :D
Devam ettik uzun süre Mazi Rampası diye ben Balıkaşıran Rampası gibi bir rampa bekliyordum ama öğle değilmiş, sürekli in-çık yaparak orman yollarından ilerlerken farkına vardık ki sürekli bir çıkış söz konusu. Hele makta kesimi yapılan orman içi toprak bir yol vardı tam bela. Toz toprak tekerler yolu tutmuyor ve en az %15 veya %17 eğim vardı.
Ama yol görseli güzeldi, keçiboynuzları (Harnup) yeni yeni yeşermiş, deniz göz kırpıyor ve doğa meltem esintisiyle bizleri serinletiyordu.




Veeeee o rampalar kısmen geride kaldı ve Mazı İlköğretim Okulu bahçesinde öğlen yemeklerimiz..

Yemek sonrası Ören'e doğru yollara çıktığımızda daha rahat bir sürüş yaptık, bölgenin coğrafyası nedeniyle in-çık zaten bitmiyor buna da alıştık ama daha eğimler azalmış, inişler çoğalmıştı. Yol boyunca ganimetlerimizi toplayıp yerel Kırmızı Dut Şerbetinden içtik..








Ören'e varmak üzereyken o ucube yapıyı gördük. Ören Termik Santrali dediler. Böylesine bir doğa düşmanlığı her halde yalnızca bizde vardır. Çok sözler edebilirim bu konuda ama bisiklet harici yazılarımı diğer blokum olan turakine.blogspot.com.tr adresinde yayımlıyorum.


ve 69,67 km sonra Ören'de Melih Cevdet Anday Parkı ve denizzzzzzzzz



Yarın son günümüz ve hüznü şimdiden bizde malt....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Dalaman - Antalya Bisiklet Turu

Bir Sümer atasözü var "Madem Biliyorsun Neden Öğretmiyorsun ?" tarihte ki ilk yazılı kaynaklar Sümerlerin olduğuna göre daha eskis...