Bayram sabahı heyecanıyla uyanıp kendimizi güneşin ve denizin güzelliklerine bırakmak gibisi yok. Her festival her bisikletlinin bayramıdır aslında. Sabahın ilk ışıklarıyla uyanıyoruz çünkü bu günleri dolu dolu yaşamak istiyoruz.
Güzel bir kahvaltı bu mutluluğun enerjisi ise çıtır çıtır bir simitte bu enerjinin kaynağı oldu bugün.
Kahvaltı sonrası hatıra fotoğrafımızı aldık festival panosundan.
Festival isimliğimizi bisikletlere monte edip,
Yola koyulma anını bekledik. Genelde festivallerde ki bence en büyük sorun ilk hareket esnasında ki toplanma anı. Hava güneşli olunca kimse bisikletle start alanında beklemek istemez. O nedenle "hele biraz daha duralım hareket anına doğru nasıl olsa yetişiriz" mantığıyla birazda haklı şekilde beklentiler sürer, ancak benim gibi yerinde duramayan içi kıpır kıpır birine burada ki süre sıkıntı yaratır.
Başlangıç için start verildiğinde yola koyulduk, Tekirova'da kısa bir turdan sonra Alacasu veya Sarısu denilen yere kadar oldukça zevkli sürüş yaptık. Bu kır alanına veya plaja geldiğimizde sıcağında etkisiyle terlemiştik, mayo giymek özellikle bayanlara büyük sorun oldu, kapalı bir alan olmayan bu yerde denize girmek isteyen özellikle bayanlar havlu ve ağaçlardan faydalanarak mayo ve bikinilerini giydiler, keşke daha önce küçük bir örtüyle maya giyme alanı oluşturulmuş olsaydı.
İlginç olan bu alanda denize girdiğimde en az iki kez balıklar tarafından ısırılmam oldu. Evet balıklar ayaklarıma resmen saldırıp ısırdılar. Öyle et kopartır gibi değil ancak oldukça acı veren bir şekilde önce sağ sonra sol ayağımı ısırdılar. Benden başka kimseden tepki gelmeyince açıkçası biraz kendimden şüphe ettim ama sonra sonra bir iki kişi daha aynı dertten müzdarip olduğunu söyleyince rahatladım. Balık ısırmaları bu bölgede normalmiş?
Deniz sonrası giyinip yola koyulduk, önce Kemer Merkezden geçtik
Kanyon yolunda nar bahçeleri vardı muhteşem büyüklükte ve kırmızılıkta hatta birini kopartayım derken kafama taş yiyordum :D yol ilerledikçe nar suyu satan bir kardeşimizden taze sıkılmış nar suyu içtik.
Doping etkisiyle kendimizi Göynük Kanyonunun serin sularına bıraktık.
Öğlen yemeğinden sonra arkadaşların bu alanda daha fazla vakit geçirecek olmasını fırsat bularak biz geri yola koyulduk yolda güneşin ve iki kez sulara girmenin etkisiyle oldukça susadık ve yorulduk hatta içme suyumuzu artık litre litre almaya başladık.
Tekirova'ya vardığımızda yine deniz - duş - yemek üçlüsünden sonra gece sahilde ateş başında eğlencenin dibine vurduk..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder