3 Mayıs 2017 Çarşamba

Az Bilinen Antik Kentler Turu 2017 (3. Gün)


Gece yine soğuktu. Normalde çadırda pek üşümem ama yanlış çadır ve yanlış uyku tulumu seçimi beni üşüttü. Ne demiş kadim ulemalar, "Kötü hava yoktur, kötü ekipman vardır.", "Soğuk hava yoktur, yanlış kıyafet vardır".





Çadır alanımızın yan tarafta bulunan yoldan gelen egzozu patlak motosiklet ve doğan görünümlü şahinlerin pati sesleriyle geçen işkence gibi bir geceden sonra günün tüm yorgunluk ve stresine örtü gibi serili güneşle güne merhaba dedim. Kahvaltı çok güzeldi. Çay içimi ısıttı.


İki bobi (-ki bütün köpekler bobidir) çadır alanında bulunan sahnenin halıflekslerini oyuncak etmelerini seyrettim çadırlarımızı toplayıp yola koyulana kadar.

Yollar bizi bekler, Dikiliye doğru koyulduk yollara.




Düz ve asfalt yolda çok uzun sürmeden tahmini olarak 7 - 8 km sonra bir köy kahvesinde mola verdik.





Urim baba (Urim BABACAN) artçıydı geldiyse herkes buradadır. Köy kahvesinde kahveler içildi. Bu arada hemen bir anekdot paylaşayım.
Dün gece 23 Nisan fener alayı bisiklet turundan sonra Bergama'da bir kafeye oturup Türk Kahvesi istedim ama büyük bardakla getirmelerini rica ettim. Kalkıp hesabı ödediğimde benden bir kahveye  12.-TL aldılar. Oysa bu köy kahvehanesinde kahveyi kendimiz yapıp koca bardakla içtik ve hesaba gittiğimizde çay elli kuruş kahve bir lira dedi genç. Biz tabi biz 1.-TL ödemedik kendi aramızda herkesin gönlünden koptuğunca para toplayıp verdik. 

Gönlü zengin, içi ferah, neşeli, güleç ve sempatik insanlardır bisikletçiler. Her köprü altından geçerken zil çalıp, neşeli çocuklar gibi bağıran, yollarda başka bisikletçiler görünce neşelenip mutlaka selam veren, küçükle küçük, büyüklere saygılı insanlardır bisikletçiler. Öyle üç-beş kuruşa tenezzül etmezler. Onlarca festivale katıldım daha bir kere kimsenin bir şeyinin çalındığını duymadığım gibi düşürdüğü yada unuttuğu şeyleri o zorlu yokuşlarda sahibini bulana kadar bisikletleriyle taşıyıp sahibine verirler. Bozulmamış, içine şimdilik siyaset girmemiş bir mevki burası. Akşam olunca şarabını alan, birasını alan oturup efendi efendi sözlü, müzikli eğlenirken, namazını kılan, ibadetini yapanda rahatsız edilmeden duasını edip hayatını sürdürebilmektedir. Asl'olan rahat etmek ve gezmekse işte festivaller ve geziler.
Dikili'ye doğru yol kenarından giderken benim için yeni bir uygulama örneği gördüm. Yol kenarlarına araçların olası yoldan çıkma veya uyuma ihtimaline karşı 8 - 10 cm eninde oyuklar koymuşlar. Bisikletliler için işkence olsa da araçlar için kesinlikle harika olmuş.

Yola devam ederken ani bir viraj ile önce stabilize sonra toprak bir yola girdik haydaaa demeye fırsat kalmadan tarlanın birinde soluk aldık.









Meğer "Az Bilinen Antik Kentler Turu" bu nedenle deniyormuş. Adının Atarneus olduğunu sonradan öğrendiğim bir antik kent gezeceğiz.










Atarneus kimsesiz sahipsiz tarihi eser kaçakçılarının insafına kalmış bir yer. Öğrendik ki burada ki bir çok eser böyleymiş. İçimiz acıyarak ama gördüklerimizle mutlu bir şekilde, iyi bir trekking sonrası ve yollara düşüp Dikili'ye giriş yaptık.

Küçük bir şehir turundan sonra çadır alanına geldik.




Çadır kurulumundan sonra ortalama 9 km ileride güzel bir plaj olduğu söylendi ve ben hiç bisiklet sürmemişim gibi çadırı kurup yola koyuldum.



Turun ilk birasını maalesef burada içebildim. Daha sonra çadır alanına dönüp güzel bir son gece geçirdim. Trakya tarafından gelen dostlarımızın gece boyu süren neşeli ve eğlenceli sohbet ve oyunları tüm çadır alanına ayrı bir renk kattı. Bir çok foto çekmiş olmama rağmen izinleri olup olmadığını bilmediğim için yayınlamıyorum ama kendilerine "Allah neşenizi bozmasın" diyorum.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Dalaman - Antalya Bisiklet Turu

Bir Sümer atasözü var "Madem Biliyorsun Neden Öğretmiyorsun ?" tarihte ki ilk yazılı kaynaklar Sümerlerin olduğuna göre daha eskis...